Ortada o kadar çok beslenme ve kilo kontrolüyle ilgili bilgi
var ki sanki hemen birisini uygulasak sonuca ulaşmak çok basit ve kolay olacak!
Yüzlerce diyet şekli, haplar, ilaçlar, kamplar, estetik operasyonlar… Her
alanda mümkün olduğu kadar bilgi edinmeye çalışıyor ve fikir alışverişi
yapıyorum. Kimse kimsenin yöntemini beğenmiyor kimse kimsenin yöntemine olur
tabiî ki demiyor! Ne kadar kilo problemi varsa o kadarda çözüm var aslında. Her
çözüm bireye özgü olmalı. Çünkü herkesin motivasyon kaynakları ,haritası
bambaşka…
Bu alanda ele alınması gereken bir diğer konu ise; ”Yeme
Bağımlılığı”
Aslında bağımlılık tek başına ele alınması gereken bir konu.
Bir çok bağımlılığımız mevcut, alkol , sigara,alışveriş, cinsellik, ilişki veya
bireylere bağımlılık , çağın yeni hastalığı teknoloji ve pc oyunları ve yeme
bağımlığı. Bağımlılığa neden olan
sorunların başını ise “Değersizlik İnancı” çekiyor. Peki kendimizi neden
değersiz hissederiz? Daha önceki haftalarda bireylerin ego oluşumun altında
yatan etkenlerin, çocukluktaki ebeveyn davranışları ve yerleşen bilinçaltı programlarından
kaynaklandığından bahsetmiştim. Aynı şekilde değer ve değersizlik inancıda
çocuklukta başlayarak bilinçaltı programlarımıza yerleşir. Fakat bu ara
sıklıkla rastladığım değersizlik inancı ve ardından çıkan çılgınca yeme
problemlerinin kaynağı daha çok ikili ilişkilerdeki sorunlardan kaynaklanıyor.
Yaşadığımız
mutlulukları bir havuzda topladığımızı düşünelim ki hayatımızı sağlıklı bir
şekilde devam ettirebilmek için bu mutluluğa ihtiyacımız var. Stephen Covey’in
bahsettiği duygusal banka hesabı gibide düşünebiliriz, buda kendi iç dünyamızın
banka hesabı, bir yatırım havuzu… İş , evlilik, ilişki, hobiler, arkadaşlarla
yaşadığımız mutluluk bu havuzu dolduruyor. Bütün muslukları kapatıp tek mutluluğu
ilişkilerden beklediğimizde bir süre sonra hem kendimizi hem ilişkimizi
yıpratmaya başlıyoruz… Sadece ilişkilerden beklenen mutluluk odağı ise
değersizlik inancını tetikliyor… Günden güne havuzun suyu tükeniyor, en kolay
mutluluk sağlama yolu hızlı seratonin salgılatan maddelere başvurmak gibi
görünüyor ve soluk buzdolabının başında alınıyor.
“Hımmm nefis! Bu pastanın çikolatası bir harika işte gerçek
mutluluk bu!”
Aslında durum böyle değil. Sen ilişkinle ilgili ve kendinle
ilgili o kadar çok stres oluşturdun ki beynin acil olarak şekere ihtiyaç duydu
ve sen kısa yolla ona bunu sağladığın için oda seni ödüllendirmek adına
seratonin salgıladı ve geçici bir mutluluk yaşadın. Bu döngü bir süre sonra
artık yeme bağımlılığının zemini oluşturuyor “Ye Mutlu Ol!” veya “Mutlu Olmak İçin Ye!”
Aslında yapmamız gereken çokta zor olmayabilir. Zihninizde
bu döngüyü kırmaya ve mutluluğun anlamını zararlı besinler yerine başka şeylerle
kodlamaya ne dersin?
Sen bu dünyada eşsizsin senden bir tane daha yaratılmadı!
Her insan başlı başına farklı bir dünya, her insan değerli… Kendini sevmeyen
birinin hedefe doğru motoru olmayan bir arabayla yola çıkmış gibi olduğunu her
zaman HATIRLA!
Oscar Wilde’n dediği
gibi;
“ Size kendinizi değersiz hissettiren insanları sevmeyin…”
Kilo Kontrol Uzmanı / TerapistTuba Aydoğan