30 Temmuz 2015 Perşembe

SEN Mİ AÇSIN DUYGULARIN MI?


 
 
Ortada o kadar çok beslenme ve kilo kontrolüyle ilgili bilgi var ki sanki hemen birisini uygulasak sonuca ulaşmak çok basit ve kolay olacak! Yüzlerce diyet şekli, haplar, ilaçlar, kamplar, estetik operasyonlar… Her alanda mümkün olduğu kadar bilgi edinmeye çalışıyor ve fikir alışverişi yapıyorum. Kimse kimsenin yöntemini beğenmiyor kimse kimsenin yöntemine olur tabiî ki demiyor! Ne kadar kilo problemi varsa o kadarda çözüm var aslında. Her çözüm bireye özgü olmalı. Çünkü herkesin motivasyon kaynakları ,haritası bambaşka…

 
Bu alanda ele alınması gereken bir diğer konu ise; ”Yeme Bağımlılığı”

Aslında bağımlılık tek başına ele alınması gereken bir konu. Bir çok bağımlılığımız mevcut, alkol , sigara,alışveriş, cinsellik, ilişki veya bireylere bağımlılık , çağın yeni hastalığı teknoloji ve pc oyunları ve yeme bağımlığı.  Bağımlılığa neden olan sorunların başını ise “Değersizlik İnancı” çekiyor. Peki kendimizi neden değersiz hissederiz? Daha önceki haftalarda bireylerin ego oluşumun altında yatan etkenlerin, çocukluktaki ebeveyn davranışları ve yerleşen bilinçaltı programlarından kaynaklandığından bahsetmiştim. Aynı şekilde değer ve değersizlik inancıda çocuklukta başlayarak bilinçaltı programlarımıza yerleşir. Fakat bu ara sıklıkla rastladığım değersizlik inancı ve ardından çıkan çılgınca yeme problemlerinin kaynağı daha çok ikili ilişkilerdeki sorunlardan kaynaklanıyor.

 Yaşadığımız mutlulukları bir havuzda topladığımızı düşünelim ki hayatımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmek için bu mutluluğa ihtiyacımız var. Stephen Covey’in bahsettiği duygusal banka hesabı gibide düşünebiliriz, buda kendi iç dünyamızın banka hesabı, bir yatırım havuzu… İş , evlilik, ilişki, hobiler, arkadaşlarla yaşadığımız mutluluk bu havuzu dolduruyor. Bütün muslukları kapatıp tek mutluluğu ilişkilerden beklediğimizde bir süre sonra hem kendimizi hem ilişkimizi yıpratmaya başlıyoruz… Sadece ilişkilerden beklenen mutluluk odağı ise değersizlik inancını tetikliyor… Günden güne havuzun suyu tükeniyor, en kolay mutluluk sağlama yolu hızlı seratonin salgılatan maddelere başvurmak gibi görünüyor ve soluk buzdolabının başında alınıyor.

“Hımmm nefis! Bu pastanın çikolatası bir harika işte gerçek mutluluk bu!”

Aslında durum böyle değil. Sen ilişkinle ilgili ve kendinle ilgili o kadar çok stres oluşturdun ki beynin acil olarak şekere ihtiyaç duydu ve sen kısa yolla ona bunu sağladığın için oda seni ödüllendirmek adına seratonin salgıladı ve geçici bir mutluluk yaşadın. Bu döngü bir süre sonra artık yeme bağımlılığının zemini oluşturuyor “Ye Mutlu Ol!”  veya “Mutlu Olmak İçin Ye!”

Aslında yapmamız gereken çokta zor olmayabilir. Zihninizde bu döngüyü kırmaya ve mutluluğun anlamını zararlı besinler yerine başka şeylerle kodlamaya ne dersin?

Sen bu dünyada eşsizsin senden bir tane daha yaratılmadı! Her insan başlı başına farklı bir dünya, her insan değerli… Kendini sevmeyen birinin hedefe doğru motoru olmayan bir arabayla yola çıkmış gibi olduğunu her zaman HATIRLA!

Oscar Wilde’n  dediği gibi;

“ Size kendinizi değersiz hissettiren insanları sevmeyin…”  
Kilo Kontrol Uzmanı / Terapist

Tuba Aydoğan