Bizim
Farkındalığımız: Hayallerimiz
Hayallerimiz olmasaydı, bize başka keyif veren ne
olabilirdi ki bu hayatta? Her gece, başımızı yastığa koyduğumuzda
düşüncelerimizi ne süsleyebilirdi kurduğumuz hayallerimizden başka? Ya da yeni
güne başlamak için sebebimiz ne olabilirdi düşlerini kurduğumuz hedeflerimizden
başka? Bana sorarsanız hayatı tatlandıran en güzel şeydir bir hedef uğruna yol
almak. Bu yolda karşımıza çıkan fırsatları değerlendirmeyi bilmek ve merdivenin
son basamağına ulaşmak için ilk basamaklardan geçmeyi kabul etmek gerekiyor her
şeyden önce. Sonrası zaten su gibi akıp geçiyor hayatımızda.
Hadi biraz konuyu derinleştirelim ve hayatın bize
sunduğu fırsatların bize ne gibi artıları ve eksileri olabilir onu inceleyelim.
Hayatın bize bir garezi yok önce bunu kabul edelim. Her daim bize yeni bir yol
açma uğruna karşımıza fırsatlar sunuyor. Bizim yapmamız gereken ise o
fırsatları görüp, değerlendirmek. Ama aslında bu kadar basit görünen bu yol her
zaman düzlüklerden oluşmuyor ne yazık ki. Karşımıza fırsatlar sunan hayat,
gideceğimiz bu yolda bize bazı dönemeçler de ekliyor. Bu duruma geçtiğimiz
hafta sonu, arkadaşımla izlediğim filmdeki başrolün hayatını örnek vermek
istiyorum. Film New York’ta yaşayan ve henüz gazetecilikten yeni mezun olan
genç başrolümüz Andrea’nın başarılı bir yazar olmak uğruna hiç hayallerinde
olmayan bir işe girmesiyle başlıyor. Aslında başarılı bir yazar olmak isteyen
Andrea, yoluna tesadüfen gördüğü ilan vesilesi ile bir dergide stajyer olarak
çalışmakla başlıyor. Bu yolda onun virajı, yani sınavı ise çalışma ortamı ve
patronu oluyor ki Andrea gitgide kişiliğinden ödün vermeye başladığının farkına
varıyor. Kendinden ne denli feragat ettiğini anlaması onun için bir bitiş
noktası yaratıyor bir bakıma. Ve yazar olma hayalinden vazgeçmeden sadece ona
giden yolunu değiştiriyor Andrea. Peki ya hiç farkında olmasaydı? Kendinden
ödün vermeye devam edip bambaşka bir kişiliğe dönüşseydi? Acaba o büründüğü
karakter de aynı hayali isteyecek miydi ileride?
Ama gelgelelim bu kadar zorluğun bize olan artısı da
farkındalığımız ve ondan çıkardığımız derslerle kişiliğimizi geliştirmemiz
oluyor. Mesela çok yakın bir örnek olarak kendi hayatımdan bahsedeyim size.
Bilkent Üniversitesi’nde iç mimarlık okuyabilmek uğruna üniversite sınavlarına
2. yıl tekrar hazırlandım. Çünkü bu okulda okuyabilmemin tek şartı burs
kazanmamdı. Ve 1 sene sonra hayaline giden yolda birinci basamağı atlamıştı Büşra.
Peki
ya sonra okulun İngilizce hazırlık programında 3 yıl okumasına ne dersiniz?
Benim için gerçekten zorlu bir yolculuk olmuştu çünkü hazırlık atlama
sınavından 3 kez ardı ardına kalmam psikolojik açıdan beni bir hayli
yıpratırken bir yandan da en ufak bir zorlukta darmadağın olan, insanların aksi
sözlerini, davranışlarını kendini yıpratırcasına dert edinen beni bambaşka bir
bakış açısına sürüklemişti. Çünkü 3. hazırlık yılımda hayat, yoluma terapistim
Tuba ablayı çıkarmıştı. Yani bu durumu şöyle özetlemek gerekirse, hayatın bana
sunduğu fırsat üniversite sınavlarına bir kez daha hazırlanabiliyor olmam,
virajım hazırlık sınavında kalmam ve beni bu virajdan sağ salim çıkaran da Tuba
ablam olmuştu. Ve hayalimin ikinci basamağını da, tüm zorluklarına rağmen, o
sınavı vererek atlamış oldum. Ne ilginç ki o zamanlarda şikâyet ettiğim birçok
duruma şimdilerde iyi ki yaşamışım gözüyle bakıyorum.
Bu hayatta yaşadığımız ve karşılaştığımız hiçbir şeyin
tesadüf olmadığına inanıyorum ben. Hepsinin bir sebebi var. Ve asıl önemlisi de
bunları yaşarken ya da yaşadıktan sonra bize olan artılarının ve eksilerinin
farkına varabiliyor olabilmek. Hayallerimize giden yol tek bir çıkmazdan
geçmiyor. Bir ağacı tersten düşünelim. Burada hayalimiz ağacın kökü, hayallere
giden yollarımız da ağacın dalları olsun. Biliyoruz ki birbirinden bağımsız
birçok dal tek bir kökte birleşiyor. Ve ağacın kökü ne kadar sağlamsa o dallar
da o kadar uzun süre ayakta kalıyor. Sen sen ol hayaline sıkı sıkı sarıl, bil
ki her ne dalda olursan ol birleşeceğin nokta hep aynı kalacak.
Büşra Koç
Bilkent İç Mimarlık Öğrencisi