12 Haziran 2016 Pazar

GARANTİ VERMİYORUM!




Sen de görseli tıklayıp, merak edip gelenlerdensen eğil eğil kulağına bir şey diyeceğim… 

Yazının devamını oku J

Aylar sonra kalemi elimize almanın tuhaf heyecanı içindeyken nereden başlayacağımı bilmemenin endişesiyle, bu kadar zaman yazmaya neden ara verdiğimi kısaca anlatmak mümkün olmasa da şöyle açıklayacağım…
Ülke olarak pek iç açıcı günlerden geçmiyoruz. Ne yazsak ne söylesek boş tabii ki… Tuhaf bir atalet kapladı hücrelerimizi, sinsi sinsi her yanımızı sarıyor. Tıpkı kanser gibi ve en kötüsü farkında değiliz. Ya da farkındayız da akışına bırakmanın son evresinde, yeni deneyler mi yapıyoruz? Daha ne kadar boğulmayabilirim hiç birşeysizlikten merakı mı bu bilmiyorum…
Kendimi hedef olarak koyduğum, “Ayda bir blog yazımı güncelleyeceğim” den bile uzaklaşmışım. Paylaşımlarım yavaş yavaş can çekişiyor, zihnimde ölüyor düşüncelerim. İnsan utanıyor, velhasıl işini yapmaya bile. Sevgili Gürse Birsel’in dediği gibi “Ülkede espri yapacak durum bırakılmadı”. Ben de ne düşünürsen kilo alırsın, ne yersen vermezsin yazmaktan el-aman hala gelmişim…
Sayfamdaki 25 yazımın, 7865 kez görüntülenmesi ise; ayrı bir mutluluk, bu ayki blog yazım sevgili takipçilerim ve danışanlarıma teşekkür için…
Şirket hattı telefonum çalıyor ve her zamanki gülen sesimle; “buyurun diyorum nasıl yardımcı olabilirim?”
Telefonun diğer ucundaki ses biraz çekinken ve hafif bir ses tonuyla;
- Ben sitenizi ve sisteminizi inceledim. Ben 10’larca diyet denedim, akapuntura gittim, spor yaptım.  Ama bir türlü kilo veremedim. Verdiysem de fazlasıyla geri aldım. Sizin sisteminizi denemek istiyorum anlatır mısınız?
(Aldığım telefonlarda yada yaptığım görüşmelerde danışanların neredeyse %99’u aynı şikâyetlerden bahseder.)
Dedi.
Bense ilk olarak biyolojik bir rahatsızlığı olup olmadığını, bir doktor kontrolünden geçip geçmediğini, kaç kilo olduğunu sordum ve daha sonra sistemi anlattım. Fakat bu kez soruların ardı arkası kesilmiyordu. Yaklaşık 30 dakika kadar telefonda konuşmuşuz. Ve 15. kez aynı soruya cevap veriyordum…
“Zayıflayacağımı garanti ediyor musunuz?”
Neyin garantisi bu diye sordum, ”Neyi ispat etmek istiyorsunuz kendinize, bak gene yapamadım, bu da olmadı demenin garantisi mi? “
Uzun bir sessizlik oldu ve teşekkür edip, telefonu kapattık.
Daha önce bu konudan hem dergilerde hem bloğumda, katıldığım televizyon ve radyo programlarında bahsetmiş olmama rağmen tekrar üstünden geçmekte fayda görüyorum…  Kilo tek başına biyolojik bir problem değildir. Her açıdan ele alınıp, incelenmesi ve kilo verememenin önündeki biyolojik, psikolojik sebeplere bakılmalıdır.
Bu sistem tam olarak siz deyin psikoloji, ben diyim bilinçaltı nedenlerine bakarak, kilo vermenizin önündeki engelleri tespit etmeye ve kaldırmaya yardımcı olur. Davranış değiştirmek için karşılıklı emek gerekiyor. Bunun da bir kısmının ayna nöronlarla alakası var. Ama bu konuyu başka bir yazıda anlatsam çok daha iyi olacak.
Peki neden emek harcamaya bu kadar imtina ediyoruz? Neden bir çırpıda tüm kilolarımızdan kurtulmak istiyoruz? Büyü ya da sihir neden bekliyoruz?
Bu konuyu birçok açıdan ele almak mümkün. Bense bugün toplumsal boyutundan biraz bahsetmek istiyorum…
Bir reklam filmi dönüyor. Beyazıt Öztürk oynuyor. Gazete manşetleri var 1 günde 15 kilo verin diye bir sür manşet var ve kahkahalardan yıkılıyor, kendisi yayın editörü olarak bu habere kahkahalarla gülüp tasdik ediyor. Bunun çok satacağını düşünüyor. Neden mi peki?
Satın alma kararımızı ne kadar mantıklı aklımızla veya entelektüel zekâmızla verdiğimizi düşünsek de çoğunlukla ilkel beynimiz bu kararlara etki eder ve bizim ruhumuz bile duymaz. Vücudumuzda birçok hayati fonksiyonu (Solunum, kalp, damar, sinir fonksiyonları) yönetirler. Ayrıca tehlikelerden ve acıdan kaçmak, üreme ve zevk alma faaliyetlerimizden de kendileri sorumludur. Kendileri pek bir başına buyruktur ayrıca bencildir de… Bencilliğinden mütevellit hayatta kalmaya ve sahibinin mi desem, kölesinin mi desem çıkarlarını göz önünde bulundurur…
Vücudun bir kilo alıp verme dengesi var. 1 haftada 15 kilo almanın öyle kolay olmayacağını bildiğin gibi bir haftada vermenin tabii ki mümkün olmayacağını, mantıklı aklımızla bilsek de ( Yağ aldırma, operasyon vs. hariç) fiyatı bilmem ne kadar eden, size garantili 1 haftada 15 kilogram verdireceği söylenen, o ürünü veya sistemi satın almamızın altında işte bu gerçeklik bulunuyor “Acıdan kaçmak” .
Reklam camiası da bunu çok iyi bildiği için çoğunlukla cinsel içerikli yada acıdan kaçma eğilimine yönelik reklamlar hazırlarlar.
Başarısızlıkta  bir nevi acıdır. Kimine göre çok, kimine göre az ama çoğunlukla büyük bir acıdır ve bu yüzden ya hemen kilo vermek için kolay olduğu söylenen sistemlerden faydalanmak ister veya “Garantili” olandan…
Denenmiş onca diyet onca beslenme programı, gene mi diyettesin soruları, bu defada mı olmadılar, bitmek bilmeyen mücadele, aç kalınan günler ve geceler gerçekten insani bezdiren ve bunu deneyimlemiş biri olarak söylüyorum oldukça acı verici bir süreç… Bundan korunmak için hazıra konmak istemek, olmadık yöntemlere başvurmak ve garanti istemekse gayet doğal…
Kendi adıma söylüyorum ki; bu sistem size öyle bir garanti vermiyor, veren olursa da arkanıza bile bakmadan kaçın.  Hele hiçbir şey yapmadan istediğiniz şeye sahip olacağınız bir sistem olursa!
Eğitim aldığım hocalarımdan biri şöyle derdi: “As bakalım tavana bir milyon dolar resmi ve her gece bakarak uyu bakalım ona, evren gönderiyor mu?” Eh ben de diyorum as bakalım ince fit bir manken resmi oraya iki seksen yatarak, o bedene gelecek misin? Burada parantez açmakta fayda var. Bilinçaltını motive etmek için görselliğe ihtiyaç vardır, hem ilkel beyinde görseli çok sever. Özellikle hedef kilonuzda bir resimle birlikte hedef kilonuzu yazacağınız bir yazıyı gözünüzün önünde bulundurmak, motivasyonunuz için oldukça faydalıdır. Ama iş bununla bitmiyor. Hedefi astım evrene mesaj yolladım, hayal de kurdum, niye hala ben aynı kilodayım? Eeee… yersen gecenin yarısında 1 kg dondurma aynı kiloda olursun…
Hikâyemiz burada başlıyor zaten, sevgili okur mesele o 1 kilo dondurmaya nasıl “Hayır” diyeceğiz?
Yine eğitimlerimden birinde Üstada sordum; “Hocam iyi güzel bu teknikleri öğretiyorsunuz, bize de mesele danışanların durup bu teknikleri yemek öncesi uygulamasında” demiştim.
Oda “ Bir zahmet uygulasınlar efendim” demişti…
Biraz çaba, biraz emek, biraz gayret gerekiyor… Aynaya baktığında, sağlıklı bir bedenin olmasını istiyor ve gelecek yılarda halen merdivenleri inip çıkabilme gücün olsun istiyorsan, az gayret lütfen…
Biraz daha bu konuda bilinçlenerek özellikle reklamlar konusunda daha dikkatli olunabilir. Hayatta hiçbir şeye emek harcamadan sahip olunamayacağını bilmek gerekiyor. Aldığın o fazladan 10 kiloya bile kolay sahip olmadın. Uykulardan kalkıp kalkıp yedin, belki gecenin bir saati dışarı çıkıp, o döneri hüpletmek için kaç km yol gittin! O tatlı krizleri için ne hamaratlıklar gösterdin! Birde hem almak için hem de vermek için dünya para harcadın!

Bedava peynir ancak fare kapanında olur! 

Tuba AYDOĞAN
Terapist