Sen de görseli tıklayıp, merak edip
gelenlerdensen eğil eğil kulağına bir şey diyeceğim…
Yazının devamını oku J
Aylar sonra kalemi elimize almanın
tuhaf heyecanı içindeyken nereden başlayacağımı bilmemenin endişesiyle, bu
kadar zaman yazmaya neden ara verdiğimi kısaca anlatmak mümkün olmasa da şöyle
açıklayacağım…
Ülke olarak pek iç açıcı günlerden
geçmiyoruz. Ne yazsak ne söylesek boş tabii ki… Tuhaf bir atalet kapladı
hücrelerimizi, sinsi sinsi her yanımızı sarıyor. Tıpkı kanser gibi ve en kötüsü
farkında değiliz. Ya da farkındayız da akışına bırakmanın son evresinde, yeni
deneyler mi yapıyoruz? Daha ne kadar boğulmayabilirim hiç birşeysizlikten merakı mı bu bilmiyorum…
Kendimi hedef olarak koyduğum, “Ayda
bir blog yazımı güncelleyeceğim” den bile uzaklaşmışım. Paylaşımlarım yavaş
yavaş can çekişiyor, zihnimde ölüyor düşüncelerim. İnsan utanıyor, velhasıl
işini yapmaya bile. Sevgili Gürse Birsel’in dediği gibi “Ülkede espri yapacak
durum bırakılmadı”. Ben de ne düşünürsen kilo alırsın, ne yersen vermezsin
yazmaktan el-aman hala gelmişim…
Sayfamdaki 25 yazımın, 7865 kez
görüntülenmesi ise; ayrı bir mutluluk, bu ayki blog yazım sevgili takipçilerim
ve danışanlarıma teşekkür için…
Şirket hattı telefonum çalıyor ve her
zamanki gülen sesimle; “buyurun diyorum nasıl yardımcı olabilirim?”
Telefonun diğer ucundaki ses biraz
çekinken ve hafif bir ses tonuyla;
-
Ben sitenizi ve sisteminizi inceledim. Ben 10’larca diyet denedim, akapuntura
gittim, spor yaptım. Ama bir türlü kilo
veremedim. Verdiysem de fazlasıyla geri aldım. Sizin sisteminizi denemek
istiyorum anlatır mısınız?
(Aldığım
telefonlarda yada yaptığım görüşmelerde danışanların neredeyse %99’u aynı şikâyetlerden
bahseder.)
Dedi.
Bense ilk olarak biyolojik bir
rahatsızlığı olup olmadığını, bir doktor kontrolünden geçip geçmediğini, kaç
kilo olduğunu sordum ve daha sonra sistemi anlattım. Fakat bu kez soruların
ardı arkası kesilmiyordu. Yaklaşık 30 dakika kadar telefonda konuşmuşuz. Ve 15.
kez aynı soruya cevap veriyordum…
“Zayıflayacağımı
garanti ediyor musunuz?”
Neyin garantisi bu diye sordum, ”Neyi
ispat etmek istiyorsunuz kendinize, bak gene yapamadım, bu da olmadı demenin
garantisi mi? “
Uzun bir sessizlik oldu ve teşekkür
edip, telefonu kapattık.
Daha önce bu konudan hem dergilerde
hem bloğumda, katıldığım televizyon ve radyo programlarında bahsetmiş olmama
rağmen tekrar üstünden geçmekte fayda görüyorum… Kilo tek başına biyolojik bir problem
değildir. Her açıdan ele alınıp, incelenmesi ve kilo verememenin önündeki
biyolojik, psikolojik sebeplere bakılmalıdır.
Bu sistem tam olarak siz deyin
psikoloji, ben diyim bilinçaltı nedenlerine bakarak, kilo vermenizin önündeki
engelleri tespit etmeye ve kaldırmaya yardımcı olur. Davranış değiştirmek için
karşılıklı emek gerekiyor. Bunun da bir kısmının ayna nöronlarla alakası var. Ama
bu konuyu başka bir yazıda anlatsam çok daha iyi olacak.
Peki neden emek harcamaya bu kadar imtina
ediyoruz? Neden bir çırpıda tüm kilolarımızdan kurtulmak istiyoruz? Büyü ya da
sihir neden bekliyoruz?
Bu konuyu birçok açıdan ele almak
mümkün. Bense bugün toplumsal boyutundan biraz bahsetmek istiyorum…
Bir reklam filmi dönüyor. Beyazıt Öztürk
oynuyor. Gazete manşetleri var 1 günde 15 kilo verin diye bir sür manşet var ve
kahkahalardan yıkılıyor, kendisi yayın editörü olarak bu habere kahkahalarla
gülüp tasdik ediyor. Bunun çok satacağını düşünüyor. Neden mi peki?
Satın alma kararımızı ne kadar mantıklı
aklımızla veya entelektüel zekâmızla verdiğimizi düşünsek de çoğunlukla ilkel
beynimiz bu kararlara etki eder ve bizim ruhumuz bile duymaz. Vücudumuzda birçok hayati
fonksiyonu (Solunum, kalp, damar, sinir fonksiyonları) yönetirler. Ayrıca
tehlikelerden ve acıdan kaçmak, üreme ve zevk alma faaliyetlerimizden de kendileri
sorumludur. Kendileri pek bir başına buyruktur ayrıca bencildir de… Bencilliğinden
mütevellit hayatta kalmaya ve sahibinin mi desem, kölesinin mi desem
çıkarlarını göz önünde bulundurur…
Vücudun bir kilo alıp verme dengesi var. 1 haftada 15 kilo
almanın öyle kolay olmayacağını bildiğin gibi bir haftada vermenin tabii ki mümkün
olmayacağını, mantıklı aklımızla bilsek de ( Yağ aldırma, operasyon vs. hariç) fiyatı
bilmem ne kadar eden, size garantili 1 haftada 15 kilogram verdireceği söylenen,
o ürünü veya sistemi satın almamızın altında işte bu gerçeklik bulunuyor “Acıdan
kaçmak” .
Reklam camiası da bunu çok iyi bildiği için çoğunlukla cinsel
içerikli yada acıdan kaçma eğilimine yönelik reklamlar hazırlarlar.
Başarısızlıkta bir
nevi acıdır. Kimine göre çok, kimine göre az ama çoğunlukla büyük bir acıdır ve
bu yüzden ya hemen kilo vermek için kolay olduğu söylenen sistemlerden
faydalanmak ister veya “Garantili” olandan…
Denenmiş onca diyet onca beslenme programı, gene mi
diyettesin soruları, bu defada mı olmadılar, bitmek bilmeyen mücadele, aç
kalınan günler ve geceler gerçekten insani bezdiren ve bunu deneyimlemiş biri
olarak söylüyorum oldukça acı verici bir süreç… Bundan korunmak için hazıra
konmak istemek, olmadık yöntemlere başvurmak ve garanti istemekse gayet doğal…
Kendi adıma söylüyorum ki; bu sistem size öyle bir garanti
vermiyor, veren olursa da arkanıza bile bakmadan kaçın. Hele hiçbir şey yapmadan istediğiniz şeye
sahip olacağınız bir sistem olursa!
Eğitim aldığım hocalarımdan biri şöyle derdi: “As bakalım
tavana bir milyon dolar resmi ve her gece bakarak uyu bakalım ona, evren
gönderiyor mu?” Eh ben de diyorum as bakalım ince fit bir manken resmi oraya
iki seksen yatarak, o bedene gelecek misin? Burada parantez açmakta fayda var. Bilinçaltını
motive etmek için görselliğe ihtiyaç vardır, hem ilkel beyinde görseli çok
sever. Özellikle hedef kilonuzda bir resimle birlikte hedef kilonuzu
yazacağınız bir yazıyı gözünüzün önünde bulundurmak, motivasyonunuz için oldukça
faydalıdır. Ama iş bununla bitmiyor. Hedefi astım evrene mesaj yolladım, hayal
de kurdum, niye hala ben aynı kilodayım? Eeee… yersen gecenin yarısında 1 kg
dondurma aynı kiloda olursun…
Hikâyemiz burada başlıyor zaten, sevgili okur mesele o 1 kilo
dondurmaya nasıl “Hayır” diyeceğiz?
Yine eğitimlerimden birinde Üstada sordum; “Hocam iyi güzel
bu teknikleri öğretiyorsunuz, bize de mesele danışanların durup bu teknikleri
yemek öncesi uygulamasında” demiştim.
Oda “ Bir zahmet uygulasınlar efendim” demişti…
Biraz çaba, biraz emek, biraz gayret gerekiyor… Aynaya
baktığında, sağlıklı bir bedenin olmasını istiyor ve gelecek yılarda halen
merdivenleri inip çıkabilme gücün olsun istiyorsan, az gayret lütfen…
Biraz daha bu konuda bilinçlenerek özellikle reklamlar
konusunda daha dikkatli olunabilir. Hayatta hiçbir şeye emek harcamadan sahip
olunamayacağını bilmek gerekiyor. Aldığın o fazladan 10 kiloya bile kolay sahip
olmadın. Uykulardan kalkıp kalkıp yedin, belki gecenin bir saati dışarı çıkıp,
o döneri hüpletmek için kaç km yol gittin! O tatlı krizleri için ne
hamaratlıklar gösterdin! Birde hem almak için hem de vermek için dünya para
harcadın!
Bedava peynir ancak fare kapanında olur!
Tuba AYDOĞAN
Terapist