24 Mayıs 2018 Perşembe

SURETLER


Bundan 9 yıl kadar önce bir film izlemiştim. Başrollerini Bruce Wills’in oynadığı 2009 yapımı ve yönetmenliğini Jonathan Mostow yaptığı bilim kurgun filmi olan “SURETLER”.

Kısaca konusunu unutmuş olanlar için hatırlatayım. İnsana benzeyen muhteşem fiziklere ve dış görünüme ait robotlar sizin belleğinize evden bağlanarak dışarıda sizin adınıza bir hayat yaşıyor ve içerideki kimliğinizden bambaşka bir siz olarak hayatınızı dış dünyada devam ettiriyor. Sanal gözlüklerle robotlara asosiye bağ kurarak sanki siz”miş” gibi hayat yaşıyorsunuz. Hem de istediğiniz bedende. Bir erkekken harika fizikte bir kadın, 40 yaşında 100 kilo bir kadınken 55 kg harika seksi görünümlü bir kadın olarak erkeklerin aklını başından alabiliyorsunuz. Dışarıda kimse gerçek değil. Bir kısım aktivistlerde bu robotların insan ırkına zarar verdiğini düşünüyor. Bilim kurgu filmlerini hep dehşet verici bulmuşumdur. Kimi zaman abartılı gelen bu kurguların gün geçtikçe hayatımıza yer etmiş olması ise ayrı bir mevzu, bunu konunun uzmanlarına bırakıyorum.

Son zamanlarda sosyal medya hayatlarını incelerken bu filmi oldukça anmaya başladım. Kendi dışında her şeymiş gibi görünmeye çalışanların suretleriyle dolu ortalık. Ama acı olanı gerçek hayatta da durum bundan daha farklı değil.

Dayatılmış bir kalıbın içinde başkalarının algı sistemine göre kendini şekillendirmeye çalışmak, bu sanal robotları uzaktan yöneten korkaklardan başka kimse yapmıyor bizi. Dudaklarını aynı dolgunlukta botokslanmış, aynı saç efekti ve makyaj vurgusuyla kendimiz olmaktan bambaşka bir şey olmaya başladık. Dayatılan güzellik anlayışı, sığmaya çalıştığımız beden aralıkları her gün biraz daha psikolojimizi alt üst eder oldu. Sokakta yürüyen yüz kişiye sorsak doksanı kendinden memnun değil. Herkes aynı şeyi yapmak ve herkes en iyi olmak zorundaymış gibi. İnsan olmaktan, insan olmanın kusurlarından uzakta sanal robotların arkasına sığınmış zombileriz artık...  Güzel olmak veya yakışıklı olmak için harcanılan para yapılan estetik operasyonlar öyle bir sektör haline geldi ki. Hele hele kilo vermek için kullanılan yöntemler, bunlara harcanan paralar. Başlayıp ve asla devam ettirilmeyen diyetler. Daha önce yaptığım kilonun zihinsel nedenleri üzerine olan seminerlerimde insanların neden bu kadar kendiyle sorunlu hale getirildiklerini ve bu mutsuz beden sahiplerinin nasıl önce zihinsel olarak düzelmesi gerektiğini bolca anlattım. Halende her fırsatta bahsediyorum ama mesele sadece dış görünüşte değil. Kendine yabancılaşmış olmak asıl tuhaftı. İçindeki tüm seslere kulak tıkayarak bilinen yolları yürümeye çalışmak, yeteneğini özündeki biricikliği terk edip ego savaşlarının tam ortasına konuşlandırılmış plaza hayatlarına mahkûm ediyoruz kendimizi. Kendi acımıza bile yabancılaştık. Kim diyor her zaman güçlü olmak zorundasın. Kim diyor şimdi şu an anda olmalısın. Bir dolu kişisel gelişim zırvalığıyla hayatın tüm gerçekliğinden acısından olmazından kaçmaya çalışarak çözümden çok daha fazla uzaklaştırıyoruz kendimizi. Tek başınalığın tadını unutalı çok oldu. Sosyal medya sağ olsun. Bakmaktan, görmekten, yaşamaktan çok göstermeye beğeni almaya göz önünde olmaya odaklandık. Popülaritemiz, kim olduğumuz, ne emek harcadığımız beğenilere endeksli halde… Artık bunlarla ilgili bir dolu psikolojik rahatsızlık ve kaygı bozuklukları türedi.

Mevlana der ki, aynada gördüğün suret senden bir parça değil yansımadır. Hakikat aynasında söyle senden ne vardır? Biraz durma zamanı gelmedi mi? Hakikat aynasıyla yüzleşmek!. Olduğumuz kadarını kabul etmek ve olabileceğimizin daha iyisi olmak için haritamızı genişletmek. Olduğun bedeni sevmek ve başkaları beğensin diye değil sağlıklı tutabilmek için çabalamak ve standart dışında bedenini,varlığını ortaya koyma zamanı gelmedi mi?

Murat Menteş’in de dediği gibi; Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı , sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı...

Hakikat aynanızda sahip olduğunuzu bulmanız ve Suretlerden kurtulmanız dileğiyle.

Tuba ULU
Koç/Eğitmen