Bundan 10 gün kadar önce Bursa’da 13 yaşındaki küçücük Berrin’in intiharıyla
sarsıldık çoğumuz. O gün bugündür zaman ayırmaya çalışıyordum bu yazıyı
yazabilmek için, kısmet bu geceyeymiş. İntihar sebebi TEOG gibi ne olduğunu
hala tam çözemediğimiz bir sınavdan istediği notu alamamasıydı. Bu buz dağının
görünen tarafıydı görünmeyen kısmıysa eminim çok daha fazlaydı ve bunu burada
tartışmak ya da yazmak hem ailesine hem onun o minicik küçük yüreğine
saygısızlık olur. Yine de içimdeki isyan ateşini sonuna kadar yaktığı bir
gerçekti…
Sınav sistemi ülkemizin acı bir gerçeği, üstelik etki alanımızın da
dışında. Ve daha ilköğretimde başlayan bir maraton haline geldi. Ebeveynler çocuklarını
bu maratondan üstün başarıyla çıkarabilmek ve hedefi tam 12’den vurabilmek için
hem maddi hem manevi çabalıyor ama en önemli olan şeyi; “çocuklarını ıskalıyorlar!”
Evet ıskalıyoruz sevgili okur, tıpkı başarı bağımlılığımız yüzünden
kendi hayatımızı ıskalayıp zindan ettiğimiz gibi çocuklarımızı da ıskalıyoruz.
Ben uzun zamandır öğrencilerle çalışıyorum, daha hiç hocam ben sizle çalışmak
istiyorum çocuğuma sınav döneminde nasıl ebeveynlik yapmalıyım bunun için
koçluk seansı yapalım diyen olmadı!
70 ve 80 kuşağının çocuk yetiştirmekle
ilgili ciddi bir sıkıntısı, var laf aramızda kalsın. Biz hayatı tırnaklarımızla
kazan bir nesildik. “Ooo annem babam bana bu kadar destek olsa Profesör
oldurduk” diyen bir nesil. Aman benim çektiğimi evladım çekmesin, her şeyi tam
olsun en güzel okulda okusun en çok para kazandıran mesleği yapsın, en başarılı
o olsun, gitar çalsın, piyano dersi alsın bale yapsın, en az 3 dil çok iyi
bilsin, saygılı olsun, harika olsun bende az daha övünüp egomu şişireyim. Sonuç? Sonuç; mutsuz, tatminsiz, bağımlılıkları
yüksek düzeyde, 18 yaşında ama hala nerdeyse yemeğini annesi yediren ya da onun
yerine karar veren bir gençlik… “Hocam amma da yaptınız” dediyseniz lütfen
etrafınıza bir bakınız! Benim derdim gençlikten değil, benim derdim ebeveynler!
Çocuğunuzu ne kadar tanıyorsunuz ya da
kendinizi? O zaman önce çocuğunuzu tanıyın! Yanlış çiftçilik yüzünden bu
haldeyiz önce araziyi tanımak şart. Hiç killi toprakta buğday yetişir mi? Biz
ısrarla yetiştirmeye çalışıyoruz. Geçen yıl bir okulda yaptığım çalışma
sırasında öğrencilerden bir tanesi;
“ Hocam ben müzisyen olmak istiyorum
ama ailem istemiyor ve FM okumak istemiyorum”
deyip ağlayarak yanıma gelmişti. Ve bu öğrenci
tam beş enstrüman çalabiliyordu. Ona
hayallerinin peşinden gitmesini ama bir taraftan da eğitimine devam etmesi
gerektiğini anlattım ve bu yıl ünlü bir isimle düet yapma şansı yakaladı.
Toprağını iyi bil yoksa buğday beklerken elin boş da kalabilir. Üstelik artık
yüzlerce yetenek ve ilgi testleri ya da mizaç testleri var.
Gerçekleri kabul edin. Çocuğunuzun
kapasitesi, sınav gerçeği, sistem, bunlar sizin etki alanınızda değil! Daha iyi
ne yapabilirsinizi konuşun ama her şeyi değiştirmek elinizde olmayabilir bunu fark
edin!
Onun bir birey olmaya çalıştığını
kimliğini kazanmaya çalıştığını hatırlayın ve ona saygılı olun. Olgunlaşması
için fırsat verin ve daha küçük yaşlardan başlayarak ona sorumluluklar verin.
Korkmayın yapabilir!
Hedef senin mi onun mu? Kendi hedefinizi
ona dayatmaya çalışmayın.
Her birey özeldir onu kimseyle
kıyaslamayın kardeşiyle bile!
Hedef belirleyin ama kendi yapamadığınız
hedeflerinizi değil!
Hatalardan ders çıkarmayı öğretin
neden yaptın diye suçlamaktan ziyade şu üç soru hayatınıza yön versin; Ne oldu?
Ne öğrendim? Şimdi ne yapmalıyım?
Anne ayrı akort, baba ayrı akort
yapmaya çalışmasın ki düzgün sesler çıksın. Aynı dilden konuşmaya çalışın!
Ödül ceza sisteminde havuç sopa yerine
kazan kazan politikası uygulayın!
Sevgili anneler babalar! Bizim kuşak
diye bir şey yok bizim zamanımızda diye giriş yapılan cümleler onları iğreti ediyor.
Şimdi uzay çağındayız sen 2 yaşında agu demeye çalışırken onlar pc tablet
kullanıyor! O kadar uyaran var ki dikkatlerini toplamak oldukça zorlaşıyor.
Yapmasını istediğin şeyi önce sen yap,
yapmamasını istediğin şeyi önce sen bırak.
Bol bol takdir edin, özgüvenini
geliştirmeye yönelik olumlu tutum alışkanlığı kazanın ve kazandırın.
Suçlayıcı, yargılayıcı, onun kimliğine
zarar verecek söz ve tutumları derhal bırakın.
Ciddi iletişim sorunları için
uzmanlardan destek alın çocuğunuzu psikoloğa ya da terapiste götürmek
utanılacak bir şey değildir. Aksine farkındalık gerektirir. Ama daha yüksek not alsın diye değil!
Zaman ayırın onlara eğer doğru ürünü
almak istiyorsan onla ilgileneceksin ürünüm çürümesin dersen tabi, doğru
zamanda doğu suyu vereceksin, yanlış otlardan temizleyeceksin!
Birde çok seveceksin koşulsuz
seveceksin başarılı olduğu için değil, uslu olduğu için değil sadece sizin
çocuğunuz olduğu için kendi olduğu için seveceksiniz!
Ve Cibran’ın da dediği gibi;
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Bunları da hatırlayacaksın!
Sevgimle…
Tuba AYDOĞAN
Terapist/Öğrenci Koçu