Metroları severim
ben. Metrolar yaşar çünkü, hayat gibidir
metrolar.Her binişinizde bir hikaye vardır dikkatli baktığınızda. Elleri
kırışmış bir teyzenin tutunuşu vardır hayata… Yeni doğmuş bir bebeğin umudu…
Yorgun işçinin emeği... Öğrencinin dersi … Müziğin ahengi vardır, anne kız kol
kola vagon vagon gezerken çaldığı akordiyonda. Teknolojinin esareti, bazen
sınıflandırma vardır bazen bir sabah gülümseyişi, bazen aşk vardır. (Aşk varsa
eğer!) Bazen kahve tadı sohbetler ve bazen kırıcı sürtüşmeler. Acele vardır, bir
telaş, bir koşturma bazen yardımlaşma, iki valiz tutumu… İki kelime
arası tanıştığın çocukla sevgi vardır.. O kadar yol bitmez diyerek bitirdiğin
yeni kitaplar vardır… İtiş kakış ve
kalabalık vardır. Bazen de gören gözlerin görmeyenleri görmemezlikten geldiği
zamanlar vardır..
Bir anlığına karanlığa gömüldüğünüzü düşünün ve daha önce hiç
görmemiş olmayı ve dünyanın neye benzediğini bilmediğinizi… Acaba gökyüzü ne renk?
Ya da çimler yada deniz ne renk? Peki, renk ne renk? Sevdiğim insanın sureti ne
peki? Suret ne peki? Hayalimdeki kadar güzel mi saçları sevgilinin.. Ne kadar
soğuk bu karanlık acaba ışıkta daha çok sıcaklık var mıdır? Nasıl karışacağım
bu kalabalığa ,sokağa çıksam görenler görmez mi beni?. Ya nasıl yürüyeceğim caddelerde,
nasıl okuyacağım kitapları bilmediğim… Toplu taşıma araçlarında yer verirler mi
ki ,ya ezilirsem, ya düşersem nasıl biter bu karanlık?…. Acaba burası kaç
basamak acaba hangi çıkıştan çıkacağım?.. Ya benim için bir işaret yoksa?…
Düşünemiyorsunuz bile
değil mi gözlerinizi kapatıp zifiri
karanlık olsa bile bir görüntü var hayalinizde ya hiç bu hayale sahip
olmayanlar ya o koca yürekli insanlar….
Ben bugün tanıştım biriyle .. Metrodan inerken kalabalık
içinde itiş kakış yolunu kaybederken tuttum kolundan, yönü savrulmuştu. Sadece koluna
girdim.
"Yukarı mı çıkacaksın?" dedim.
"Evet" dedi.
"Bende çıkacağım" dedim. Başka bir metro hattına bineceğimi boş verip bir süre sesiz yürüdük o karanlıkta bense o karanlığı hayal etmeye bile korkarak. Yürüyen merdivenler durmuş basamakları saymaya başladım;
"Yukarı mı çıkacaksın?" dedim.
"Evet" dedi.
"Bende çıkacağım" dedim. Başka bir metro hattına bineceğimi boş verip bir süre sesiz yürüdük o karanlıkta bense o karanlığı hayal etmeye bile korkarak. Yürüyen merdivenler durmuş basamakları saymaya başladım;
“Şimdi sağa 4 basamak var önümüzde. Şimdi sola 25 basamak
var önümüzde.”
“Yüksel’e çıkacağım “dedi.
“Sağda mı solda mı?”
“Birlikte gideriz” dedim.
Bir an kolumdan savrulduğunu
hissettim bir gören görmez çarpmıştı!
“Ne dikkatsiz bu insanlar” dedik güldük. Kalabalık gene bir
eylem günü, hafta sonu klasiği.Adını sordum bende söyledim.
“Hadi son birkaç basamak kaldı sola döndük mü buluşma
noktasındasın arkadaşın gelecek öyle değil mi? “
“Evet” dedi.
“Bu bankta
bekleyebilirsin. O zaman memnun oldum tanıştığıma” dedim. Sonra düşününce çok saçma gelen bir senfoniyle …
“Teşekkür ederim gerçekten gören gözleriniz için!!” dedi ….
Sadece yürüdüm
düşünmekten bile korkarak. Ve metronun
merdivenlerinden tekrar inerken durdum dünyaya baktım görebiliyor muydum sahi?
Neyi görüyordum yoksa sadece hayat akıp geçiyor muydu? Sadece bakıyor muydum öylesine
yoksa yaşamak için mi yaşıyordum hayatı, bunca şükür edecek şey varken hangisini
nimetten sayıyordum? Her şeyin bana göre tasarlanmış olduğunu bile şimdi mi fark
ediyordum? İlk kez görüyor olmaktan mutluluk duyduğumu ve gördüğümü hissettim
ve aynı anda büyükte utanç içindeydim… O göremiyordu ve üstelik görmeyen o
değil biz gören gözler görmüyorduk…Ve onun gibi daha nice
engellenen insanlar için hayat oldukça zordu..
Metrolara binin dostum! Yaşadığınızı fark edin, sahip olduklarınıza
şükredin, olmayanları fark edin dostum! Görmeyen gözlerinizi görür hale
getirin dostum!
Tuba Aydoğan
NLP KOÇU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder